25 Kasım 2014 Salı

Basketbol Tarihi

Basketbolun Avrupa'daki ilk denemesi, 1893 yılında Paris'in Trevise sokağındaki eski bir jimnastik salonunda yapılmıştır. Daha sonraları, özellikle I. Dünya Savaşı sırasında, basketbolun Avrupa'da yayılmasında Amerikalı askerlerin büyük etkisi olmuştur. Hızla gelişme gösteren basketbol böylece Avrupa'da en gözde sporlar arasında yerini almıştır. Amerika, 1897 yılında erkeklerde, ardından 1900 yılında bayanlar arasında ilk milli basketbol şampiyonalarını düzenleyerek, bu sporu ülke çapında popüler hale getirmiştir. Amerikalılar millî spor olarak benimsedikleri basketbolu, 1904 St. Louis Olimpiyat Oyunları'nda kulüp takımları arasında maçlar düzenleyerek, Olimpiyat Oyunları'na katılan tüm ülkelere tanıtmışlardır. 1905 yılında dünyanın en büyük spor salonlarından Madison Square Garden, kapılarını basketbola açmıştır.
Uzakdoğu'da da 1913 yılından itibaren karşılaşmalar yapılmaya başlanmıştır. Böylece bu oyun birkaç yıl içinde Kanada, Fransa, İngiltere, Avustralya, Çin ve Hindistan başta olmak üzere, tüm dünya ülkelerine hızla yayılmış, özellikle büyük kentlerdeki geniş spor alanlarında yapılan üniversiteler arası karşılaşmalar, basketbolun seyirlik spor olarak yayılmasında önemli katkılar sağlamıştır. Uluslararası Amatör Basketbol Federasyonu, uluslararası karşılaşmaları yönetmek amacıyla, 20 Haziran 1932'de İsviçre'nin Cenevre şehrinde İsviçre, Yunanistan, İtalya, Portekiz, Arjantin, Romanya ve Çekoslovakya basketbol federasyonlarının işbirliği ile oluşturulmuştur. FIBA her dört yılda bir, Olimpiyat Oyunları'nın düzenlendiği şehirde toplanarak, basketbolu daha çekici hale getirmek için gerekli kural değişikliklerini yapmaktadır.
Avrupa Basketbol Şampiyonası, 1935 yılında başlamış olup, 2 yılda bir düzenlenmektedir. Amatör bir spor dalı olarak basketbol, ilk kez 1936'da Berlin'de düzenlenen Olimpiyat Oyunları'na dahil edilmiştir. 1951 yılında başlayan Erkekler Dünya Şampiyonası'nı 1953'te Bayanlar Dünya Şampiyonası izlemiş, Olimpiyat Oyunları'na basketbol dalında bayanlar ilk kez 1976'da katılmışlardır. Avrupa Ligi ise 1995-96 sezonunda başlamıştır.

Mıhlama

Kuymak (Mıhlama) Malzemeleri

Üç - dört yemek kaşığı (varsa köy) tereyağı
Üç - dört yemek kaşığı mısır unu
Bir su bardağı su
Kuymak Peyniri: 150 - 200 gram Trabzon köy (imansız) peyniri, telli (çeçil) peynir veya kaşar peyniri


Kolay Kuymak (Mıhlama, Muhlama, Yağlaş, Havits) Yapılışı Tarifi (Karadeniz)

  1. Tavada tereyağı eritilir ve bir kaç dakika ancak yanmamasına dikkat edilerek kaynatılır. Mısır unu konulup karıştırılarak rengi dönene kadar (yakmadan) kavrulur.
  2. Yağ kendini bırakmaya başlayınca bir bardak soğuk su ilave edilir. Su kaynamaya başladıktan sonra peynir azar azar ilave edilir. 
  3. Eriyen peynir tereyağlı mısır unu ile birleşir. Orta ateşte tereyağı üstüne çıkıp görününceye kadar peynir dibine tutmasın diye ara sıra karıştırılarak pişirilir.
NOT:
  1. Mıhlama peyniri nedir? Mıhlama peyniri nasıl olmalı? Karadenizin yaygın yemeği Kuymakın en önemli özelliği yerken peynirin tellenip sakız gibi uzamasıdır; bu nedenle peynir kalitesi çok önemlidir. Lor veya beyaz peynirden olmaz. İmansız peynir denilen ve Karadenizin kuymak yapılan yöresel peyniri çiğ sütten elde edildiği için alındıktan sonra geniş ve derin bir kabın içine konulup üzerine el yakacak sıcaklıktaki su dökülerek su soğuyana kadar bu suyun içinde bekletilir. Daha sonra istenilen büyüklükte dilimlenir. Kullanılacak olan yere göre bazen hafifçe tuzlanır. Bazen hiç tuzlanmadan küçük buzdolabı poşetlerine konularak derin dondurucuda saklanır. Kullanılacağı zaman önceden buzdolabından çıkarılır. Kuymak peyniri kendi halinde buzu çözüldükten sonra kullanılır.
  2. Ayrıca "fırın kurusu" adıyla ifade edilen fırınlanmış mısır unu ile de yapılabilir. Ancak kavrulmamış mısır unu bir çok damağa daha uygun gelebilir. "Zumur" usulünde mısır unu yerine bayat mısır ekmeğinin ufalanmış hali kullanılır. 



  3. Su yerine su süt karışımı kullanılabilir. Tereyağı yerine kaymak (Artvin) kullananlar da vardır. Peynir tuzsuz ise ve istenirse biraz tuz ilave edilebilir.
  4. Sıcak olarak yenilir. Yenilecek kadar yapılması iyi olur; soğumuş kuymağın tekrar ısıtılarak yenilmesi lezzet açısından uygun değildir. Varsa bakır sahan kullanılabilir. Muhlama kahvaltılarda çay ve taze ekmekle beraber sunulabildiği gibi Rize'de ramazan iftar menülerinde de tercih edilir.
  5. Mıhlama ile kuymak arasındaki fark: Yöresel isimlendirme farkıdır. Yapılış tarzı çeşitliliği isimlendirme farkı ile birebir örtüşmemektedir.

Vakfıkebir Tarihi

Vakfıkebir, kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber eski bir yerleşim yeridir. Tarih boyunca Hitit, Pers, Roma, Bizans ve Trabzon İmparatorluğu’nun hâkimiyetinde kalmış, 1461 yılında Osmanlı İmparatorluğu yönetimine girmiştir. Doğal liman olması nedeniyle tarihte deniz ulaşımın önemli merkezlerinden biri olmuştur.
Bugünkü adını, Osmanlı sultanı I. Selim'in annesi Gülbahar Hatun'dan almıştır. Gülbahar Hatun Trabzon’da kurmuş olduğu Hatuniye Vakfı’na Vakfıkebir topraklarının gelirlerini de dahil etmiş, o zamanki adıyla Büyükliman olarak anılan kasaba bu tarihten sonra Vakfıkebir olarak (Büyük Vakıf) olarak anılmaya başlanmıştır.
Bir rivayete göre ilçenin adının ortaya çıkış kaynağı bir hikayeye dayanmaktadır. İstanbul'dan Trabzon'da bulunan I. Selim'i ziyarete gelen Gülbahar Hatun, denizde fırtınaya yakalanmış ve karaya çıkacağı ilk yeri vakfedeceğini söylemiştir. Fırtına dinip, Trabzon'a ulaştığı yer Vakfıkebir sahili olunca, Gülbahar Hatun Vakfıkebir topraklarının gelirini kurduğu vakfa dahil etmiştir.
Vakfıkebir 1874 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nun bir kazası olmuştur. Bu tarihte ilçe Akçaabat, Maçka, Yomra ilçeleriyle Trabzon’a bağlıdır. Belediye Teşkilatı 1877 yılında kurulmuştur. ilk Belediye Başkanı Bahadırzade Yusuf Ağa’dır. İlçede 1888 yılında ilk Rüştiye okulu, 1892 yılında ilk banka olarak Ziraat Bankası açılmıştır.
Vakfıkebir I.Dünya Savaşı sırasında 20 Temmuz 1916’da Rusya İmparatorluğu'nun işgaline uğramış. Bu işgal 14 Şubat 1918 tarihine kadar sürmüştür.
Vakfıkebir ilçesinden 1954 yılında güneyindeki Tonya, daha sonra 80 ve 90’lı yıllarda sırası ile batısındaki Beşikdüzü, Şalpazarı ve doğusundaki Çarşıbaşı ilçeleri ayrılarak bağımsız ilçe olmuşlardır. 1994 yılından beri ilçede Vakfıkebir Ekmek Festivali yapılmaktadır. İlçe merkezinin nüfusu 42.500'dür, ilçenin toplam nüfusu ise 72.750 kişidir.